top of page

 

İnsan toplum içinde yaşayan bir varlıktır. Huzur ve mutluluğun sağlanabilmesi için bireylerin doğruluktan ve dürüstlükten asla taviz vermeden sorumluluk bilinci içerisinde bunun gereğini yerine getirmeleri gerekir. 

 

Aile birlikteliği geçici heves veya ihtiyaçların karşılanması amacıyla değil, ölünceye kadar ortaya çıkabilecek tüm zorluklara birlikte göğüs germek, üzüntü ve sevinçleri birlikte paylaşmakla olur. 

 

Bir insan doğumundan ölümüne kadar neler yaşayacağını asla bilemez. Az da olsa yaptığı yanlış ve hatalar, doğru olan yaşantısını bir kalemde siler atar. Böyle zamanlarda dost bildiği kişilerin varlığı çok önemli olmakla beraber sahte dostlar, zaman içinde silinip giderler. 

 

İŞTE BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR, GERÇEK YAŞANMIŞ BİRER İBRET ÖYKÜSÜDÜR. YAŞANMIŞ BİR OLAYDAN ALINAN GERÇEK BİR YAŞAM HİKAYESİDİR BU...

 

 

 

 

 

 

     Yerler erimekte olan süt beyazı karlarla kaplı ve lekesiz masmavi bir gökyüzü mevcuttu. Güneş, karların üzerine ılık tebessümlerini gönderirken karlar, zevkle erimekteydi.

     Allah böylesine bir sergiyi dünya denilen sahnede pazarlarken Ahmet Hoca’nın evi tıklım tıklım doluydu. Küçük bir kasabada bulunan tek katlı şirin bir evin giriş kapısına yakın köşedeki beşikte kundaklanmış olarak “Hoş bulduk” dercesine ağlıyordu. Ömürlü olsuna gelenler okşuyorlar;

   --Allah büyük adam etsin, bahtı açık olsun diye dua ediyorlardı.

     Ailenin ilk erkek çocuğu olması nedeniyle Ahmet Hoca, eşi ve kızı, mutluluklarını eve gelen dost ve akrabalarıyla paylaşmaktaydılar.

 

     Aradan tam yirmi yıl geçti. Koskoca yirmi yıl. Yıllar İsmail’i değme delikanlı yaparken, okuduğu meslek lisesinden mezun olmuş, emekli olduktan sonra giyim mağazası açan babasıyla birlikte mağazada çalışıyor, hayatın zorluklarını yeni yeni öğreniyordu.

     Hafta içi gün boyu babasıyla birlikte mağazada çalışmakta, hafta sonu boş zamanlarında arkadaşlarıyla birlikte sohbet ederek vaktini geçiriyordu.

     Bir Pazar günü arkadaşı Ümit ile birlikte parkta oturup sohbet etmekteydi.

   --Ya Ümit dedi İsmail. Liseden mezun olduğumuz yıl üniversite sınavını kazanamadık. Geçen sene de sınavlara girmedik. Bu sene ne yapalım?

   --Sen babanla beraber çalışıyor, para kazanıyorsun. Bense boştayım. Seni bilmem ama ben bu sene sınavlara gireceğim.

   --Aslında doğru söylüyorsun Ümit. Bende sınavlara girmeyi düşünüyorum ama hedefim açık öğretimde okumak. Hem okuyup, hem de mağazada çalışmayı düşünüyorum.

   --Haftaya müracaatlar başlıyor, istersen birlikte gidip kaydımızı yaptıralım.

     Bu sırada İsmail’in hayatına yön verip değişmesine vesile olacak Hamdi yanlarına geldi;

   --Merhaba ağabeyler deyip oturmasıyla masanın üzerine koyduğu beş altı mektubu gören İsmail dayanamayıp sordu;

   --Hayırdır Hamdi dedi. Mektup koleksiyonuna mı başladın?

   --Ne koleksiyonu ağabey dedi. Geçenlerde bir radyo evine mektup yazmıştım. O radyo sayesinde geldi bunlar.

   --Nasıl yani diye sordu Ümit. Radyoda çalışanlar sana mektup mu gönderdiler?

   --Hayır, ağabey öyle değil. Radyoya kendini tanıtan bir mektup yazıyorsun, programda okunuyor, bazı kişiler de tanışmak için mektup yazıyor ve arkadaş oluyorsun.

   --Yani bir nevi mektup arkadaşlığı bu dimi?

   --Aynen öyle Ümit ağabey.

   --Hamdi diye söze girdi İsmail. Benim anlamadığım şu ki; tanımadığın kişiler neden mektup yazsınlar ki?

   --Yeni arkadaşlık ve dostluk için yazıyorlar ağabey. Bak ne diyeceğim, istersen bu radyonun adresini vereyim size, mektupların geldiğini gördükçe söylediklerimin doğru olduğunu görecek, inanacaksınız.

    

     Akşam olmak üzereydi, arkadaşlarına veda ederek eve gitti. Akşam yemeğini yedikten sonra annesinin hazırladığı kahveyi içerken;

   --Allah razı olsun anne, kahven güzel olmuş diye teşekkür etti.

   --Afiyet olsun oğlum dedi annesi. İnşallah yakında evlenirsin de hep beraber oturup gelinin kahvesini içeriz.

   --Ne evlenmesi anne! Kazandığım takdirde üniversiteyi okuyacağım. Üstelik askerliğimi bile yapmadım daha.

     Babası söze girerek;

   --Acele etmene gerek yok hanım dedi. Zamanı geldiğinde olur inşallah.

 

( Devamı Yakında )

 

bottom of page